29 Aralık 2016 Perşembe

Tebessüm

Güldü adam.
Gülme de denemezdi aslında, yolda aklınıza o kadar da komik olmayan ama o an dünyanın en eğlenceli olayı gibi gelen bir şey gelir de gülmek için yoldaki güruhtan birini seçersiniz ya, öyle tebessümümsü bir gülüştü bu da. Hedefi de karşıdan gelen, saçı sakalı yekpareleşmiş, ilk bakışta Raskolnikov'u andıran solgun suratlı bir öğrenciydi; öğrenci olduğunu aynı anda sırt çantası ve klasör taşımasından anlamıştı. Anlayacağınız üzere adamın özellikle o öğrenciye gülümsemek için özel bir çabası yoktu, denk gelmişti sadece. Ama eyleme geçtiğinizde niyetinizin bir önemi kalmaz zaten.
Adamın gülüşüyle afalladı genç; pek genç diyemezdik gerçi ya, her öğrenci gençtir benim gözümde. Tüm düşündükleri uçtu gitti aklından. Sevgilisi mi terk etmişti? Ev sahibi kapıya mı koymuştu? Yine mi bütünlemeye kalmıştı? Hatırlayamadı bir süre ve umursamadı da. Etrafa bakarak ama izlemeyerek geçti gitti içinden leş kokan kalabalığın. Dışarı çıktığında aklında eski yurt arkadaşının yanına uğramak vardı. Şimdilerde eve çıkmıştı ve belki o da sebeplenebilirdi. Pek samimi değillerdi gerçi, yine de umut fakirin ekmeği. Bunların bilincinde olarak dönmesi gereken sokağı geçti gitti bir göz atmadan. O gülümseme, adamın suratındaki alaycı ifade beynini uyuşturmuştu sanki. Yoksa hüzünlü müydü ifadesi?
"Neden gülümsedi ki?" dedi kendi kendine. Hiç tanımadığı bir adam yolda özellikle ona bakarak kafaya alırcasına gülmüştü; belki de hüzünlüydü gülüşü? Ne anlam çıkarmalıydı bundan? Çok mu eski modaydı üzerindekiler? Komik mi duruyordu sakalı? Yoksa şapkası mı eğreti duruyordu? Belki bu yaşta sırtta çanta elde klasör dolaşması komik gelmişti? Birden içinde bir öfke kabardı adama karşı. Ona neydi kılığından? İsterse ömür boyu okurdu bile! Adamı bulup haddini bildirmek için geri döndü ve sokağın karşısına geçmek için yola adımını attı. Aynı sırada kulağına acı bir fren sesi geldi.
"Heh!" dedi adam. "Ne fıkraydı ama!"

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder