19 Aralık 2019 Perşembe

Kronik

  Pencerenin ardından kesintisiz takırtılar geliyordu.

Büyük savaş mı başlamıştı, kara perdeleri çekmeli miydi artık? Yoksa kapısına dadanan bir başka Wendigo muydu? Ya da sekizkuyruk makinelerin yeniden yükselişi... karbon-azot dengesinin bozunumuyla bitkilerin başkaldırması?

Hayır, yalnızca yağmurdu. Metropol sonbaharında insanları geciktirerek onlarla kafa bulan bir akşam yağmuru. Tabii, kontrol altına alınamamıştı henüz; alışkın oldukları düzlükleri bulamayan yağmurlar, günlük sporunu yaparken ahşap evlere takılan hortumlar kadar öfkeli olabilirler zaman zaman. Yine de yağmuru sevmeyi öğrenememişler için iyi bir ders değil midir bu çamurlu akşamlar? Hâlen yağmur bastırdığında kaçan, hele de bu rezil iş için bir ağacın altı yerine betondan tavanları seçen varlıklar olduğunu biliyor muydunuz?

Ne kayıp.

Neyse ki oldum olası severdi yağmuru, bozulma fırsatı olmamıştı hiç. Yağmurun rengini gören insanlar ancak bozulurlarsa soğumaya başlarlar yağmurdan, ah. Pek önemli değil ama bu. Hayatını dayatılmış ideallere adayıp ulaşana kadar kafasını kaldırmamak, tuhaf bir insan refleksidir, öyle ki, bu süre zarfında bulutların neye benzediğini dahi unuturlarmış. Bu yüzden sevmezler yağmuru. Onlar için çamurdan başka bir anlama gelmez ki. Bozulmak böyle bir şeydir işte.

Neyse ki oldum olası severdi yağmuru. Gönül isterdi ki, şimdi de görmeye fırsatı olsun.

Anahtar kilide girdi, döndü üç kere,

"Ben geldim!"

Her yerinden sular damlıyordu. Her yerinden sular damlayan bir köpek kadar mutluydu. Islıkla geçmiş zamandan bir türkü tutturarak girdi mutfağa, poşetleri bıraktı. Ağırlıklarından elleri kesilmişti. O da anlamıyordu bu kadar malzeme almasının sebebini. Kendine yetecek kadar az almaya çekiniyordu belki, ya da acısını çıkarıyordu eski günlerin. Kim bilir.

"Hiç yemek yapasım yok bugün, biliyor musun? Dışarda yiyebiliriz ama güzel restoranları öğrenemedim henüz. Böyle büyük şehirlere alışık olmadığımı bilirsin, daha klasik bir insanım ben. Bugün iş arkadaşlarımdan biri yemeğe çağırdı aslında, balık yemeye. Balığı ne kadar sevdiğini biliyorum. Alabalıktan başkasını bilmeyen Anadolu'ya fazlaydı senin damak tadın.

"Reddettim. Daha önce de reddetmiştim sanırım, bu aralar pek dayanamıyorum insanlara. Neyim olduğunu sorup duruyorlar, bir derdim olmadığını anlatamıyorum. Kaldı ki, derdimi bu samimiyetsiz güruha anlatmayacağımı bilirsin. Üzülme ama. Sonra tek başıma çıkıp güzel yerler bulurum senin için."

Balıkları temizleyip balkondaki ızgaraya atmıştı bile. Mısır ekmeği yapmadığı aklına geldi. Çok geçti artık bunun için, balıklar pişmek üzereydi. Sade salatayla masaya koyup, üzgün balıklar yemeyi seçti.

"Böyle zamanlarda neden benimle iletişim kurmakta ısrarcı olduklarını anlamıyorum. Seviyordur beni belki, ne dersin?.. kıskanmana gerek yok. Farkındayım ki bu o çocuğun da yalnızca zararına olur. Artık öyle şeyler yapmıyorum. İnsanlar benimle konuşurken konuşmamı istemiyorlar aslında, bunun pek farkında değiller. Konuşmaya başladığımda yüzlerindeki o korkmuş ifadeyi görebiliyorum, diyorlar ki, bu konuşmada bir şeyler fena hâlde ters gidiyor. Sonra bana korkuyla karışık bir saygı duyup geri çekiliyorlar. Ben de fazla konuşmuyorum ki, benimle konuşmaya devam etsinler. Yabani değilim, hayır. Yalnızca sen görmeyeli değiştim biraz. Sanırım daha 'insan' oldum. Çevrem değişti, ben nasıl aynı kalayım ki."

Yağmur devam ediyordu. Koşuşturmacalar azalmıştı artık, sokaklar evden kaçan öfkeli gençlere ve onları bekleyen tinercilere kalmıştı. Sessizlik içinde yemeğini bitirdi. Bulaşıkları topladı ve yıkamadı. Yorulmuştu.

"Fazla duygusal bir insan oldum mesela, çok basit şeyler canımı sıkıyor. Ben de yardım ediyorum insanlara. Vicdanım rahatlamıyor ya da mutlu olmuyorum bunu yaparken, yalnızca mutsuz insanlar görmeye tahammülüm yok. Bu sefer beni neyin üzdüğünün farkındayım ama yapacak bir şeyim kalmadı gibi. Planları yapan hep sen değil miydin zaten?"





Geceye sessizlik hâkimdi. Koltuğa oturup duvara bakarken uyuyakaldı. Yağmurun durduğunu fark etmemişti.

1 yorum:

  1. Okurken aklıma ünlü bir yönetmenin şu sözü geldi: “İyiliği ben seçmedim. Tüm bu kötülükler yüzünden iyilik üzerime kaldı.”

    Oldum olası yağmuru severmişim de yağmursuz iklimlere göç etmişim gibi... Buruk bir kalem olmuş bu Hocam...

    YanıtlaSil