21 Şubat 2019 Perşembe

Öngörü

  Esintili yaz akşamlarını seviyorum. Beni, daraltıcı kızıl turuncu havanın aslında o kadar da kötü olmadığına inandırıyor kısa bir süre için. Aslında bir illüzyon ve geçici bir şey ama yine de beni mest ediyor. Her insanın gönülden inandığı yalanlar vardır, benimki de bu işte. Beni bu kadar kolay kandırabiliyor olmasından etkilenmiş de olabilirim. Bilmiyorum.

  Öyle bir temmuz akşamı, terasın kenarında salınıyorum. Yerden birkaç kat yüksekteyim ama altımda bahçe var. Her zaman buradan bahçeye atlamak istemişimdir. Toprak zemin sonuçta, en kötü bir yerlerimi kırarım diye düşünüyorum. Yine de hiç denemedim, potansiyeli ziyan edilmiş bir teras burası. Huyumu bildiğinden annem hep uzak tutardı beni buradan. Şu an beni durduracak hâlde değil ama eski hevesim kalmadı sanırım. Belki başka zaman.

  Evet, yıllar sonra evdeyim ama hiçbir şey tanıdık gelmiyor. Eski kalabalığı bile kalmamış evin; ne gecenin kör vakti bir yerlerden sigara dumanı vuruyor yüzüme, ne sabahları bahçeden türlü çeşitli uğraşların sesleri geliyor. Bir akşam eve geliyorum ve televizyon kapalı hatta. Bu doğru değil, böyle olmamalıydı. Neyin değiştiğini anlamıyorum, herkes nereye gitti bilmiyorum. Hayatımda oturup aralıksız bir saat izlemediğim televizyonun eksikliği içime oturuyor. Sadece biz de değil, komşunun ışığı da yanmıyor. Bir zamanlar üniversiteye hazırlanan çocukları, evden ayrılalı çok oldu sanırım. Hatırlamak zor değil ama hatırlamak istemiyorum, bu beni yoruyor. Tanıdık bir şeyler olsun diye Vega dinliyorum. Her şeyi daha beter ediyor. Uzaklarda birileri evini özlüyor ve ben hepsiyle akşamımı paylaşıyorum. Hepsine evimden uzaklardaki evimin kapılarını açıyorum.



  "Alo?"

  "...aramadan önce saate bakmış mıydın.."

  "Pek sayılmaz, zaten uyumuyorsun diye önemli bir detay olduğunu düşünmedim. Sanırsam ikiye geliyor. Ne oldu, rahatsız mı ettim yoksa?"

  "...hayır. Rahatsız olmadım ama keyfimden uykusuz kalmadığımı biliyorsun sonuçta. Yetiştirilecek işlerim var."

  "Ne işi?"

  "Birtakım siteler falan. Arayüzlerini düzenliyorum."

  "Arayüz mü düzenliyorsun.. bu çok yanlış. Projelerine ne oldu?"

  "Proje falan yok artık, unut onları. Denedim ve olmadı. Kimse kabul etmedi, finansal destek olmayınca da çöpe attım. Zaten akıl işi bir şey değildi."

  "Gerçekten böyle mi düşünüyorsun.. şimdiki hayatını deneyip yanılıp denediğin hayata tercih mi ediyorsun yani? Umrunda olmayan sitelere arayüz düzenleyerek mi kazanıyorsun hayatını, sanatçı ruhuna ne oldu senin?"

  "Beni gecenin ikisinde yargılamak için mi aradın?"

  "Hayır ama önemli bir konu bu. Es geçmemeliyiz."

  "...bak, yaptığım işin hangi kısmını yanlış gördüğünü hâlâ anlamıyorum. İnsanlar bana kendi başlarına yapamayacakları bir görev veriyor, ben de yapıyorum, karşılığında da para alıyorum. Tıpkı üniversiteyi bırakmasan senin alacağın gibi."

  "İbre bana döndü demek. Senin de bildiğin gibi o fakülte benim tercihim değildi. Ben her zaman-"

  "-sen her zaman psikoloji okumak istemiştin ama türbanlı bacıların bölümü işgal ettiği için girmedin. Sırf sevmediğin bir steryotip yüzünden istediğin meslekten vazgeçtiğine kendini inandırdığının farkındayım, merak etme."

  "Kendimi inandırdığım mı?"

  "Kendini inandırdığın. İnsan böyle bir şey için ikinci seçenekler düşünmez."

  "Ergenlikte insan farklı düşünüyor."

  "Eminim öyledir."

  "Şimdi de yalancı mı oldum?"

  "Sen tanıdığım en büyük yalancısın. Kendine yalan söylemekten vazgeçemedin bir türlü, üstelik yalan olduğunu bildiğin hâlde. Hayatı hâlâ bir tiyatro sanıyorsun ve bir manyak gibi çaba harcıyorsun oyunu bozmamak için. Hasta olduğunu kabul ediyorsun ama iyileşmek için hiçbir çaban yok, hoşuna gidiyor çünkü farklı olmak. Hoşuna gidiyor kimsede olmayan dertler için sızlanmak. Bıraksak sonsuza kadar böyle yaşar giderdin değil mi.. artık yürümemeye başladı ama. Zaman ilerledi ve sen değişmemekte ısrar ettin, böyle olmaması gerektiğini bile bile. Saçma bir yerde saçma bir bölümü okumaya gittin tek başına, bunu yapmayabilirdin ve yapmamalıydın, ama yaptın çünkü sızlanmak istiyordun. Bu senin her türlü kötü alışkanlığa, her türlü başarısızlığına bahanendi çünkü. Şimdiyse gecenin bir vakti beni arıyorsun çünkü insanlar senden bıktı, kimse artık istemiyor seni ve hayatında ilk defa bir planın yok şimdi. Beni neden aradığını bile bilmiyorsun, yalnızca bir şeyler farketme umudun var eski zamanlardaki gibi. Seni üzmek istemem ama sana verecek bir şeyim yok. Bu hayatı kendin seçtin ve kendine böyle bir yol seçtiğin için sana çok öfkeliyim."

  "..."

  "..."

  "...seni kırdıysam üzgünüm ama birinin yüzüne vurması gerekiyordu."

  "Hayır, haklısın. Çok haklı. Potansiyelini bile bile kolay yolu seçmiş biriyim ben, depresyon kisvesiyle bütün fırsatları tek tek harcamış biri. Bu uğurda hepinizi üzdüm, hayal kırıklığına uğrattım. Beni böyle görmek bile canını nasıl yakıyordur kim bilir. Hayır, haklısın, hayır. Ben yanlış seçimler yaptım, bugün burada bunu konuşmamalıydık."

  "İyi misin?"

  "Hayır. Evet, belki. Hayır. Bilmiyorum. Düşünmeye ihtiyacım var."

  "Yalnız değilsin, lütfen böyle düşünme. Seninle konuşmaya korktuğumuz için konuşmadık hiçbirimiz, terketmiş değil seni dostların. Git uyu şimdi. Sabah tekrar konuşuruz."

  "...teşekkürler. Ve projelerin konusunda ciddiydim. Sen böyle bir hayat yaşamak için ülkenin en iyi mühendisliğini bitirm-"

  "Beni boşver, halledilemeyecek bir sorunum yok. Hadi kapatıyorum."



  Öyle bir temmuz akşamı, terasın kenarında salınıyorum. Aynaya bakmayı pek sevmeyen dostlara sahibim, olsun. Ben de onlardan pek farklı sayılmam. Birbirimizin aynasıyken kendimize bakmaya tahammül edemiyoruz sanırım. Daraltıcı yaz akşamında geçici bir serinlik var.

  Nefret ediyorum.

2 yorum:

  1. Yeterince türbanlı değil miyim ben neden istemediğim bir bölümdeyim? :/-Türbanlı bir bacı'n

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. bu hikâyenin kahramanı senden farklı bir dünyada yaşıyor olabilir..

      Sil