10 Kasım 2017 Cuma

Son Hayaller

Yazıdan bağımsız olarak; anma töreninde gülecek kadar ciğersiz olmayın.

---------------------------------------------------------

  Aslına bakarsanız o günün de diğerlerinden farkı yoktu başta. Yine gün aymadan kalkmış, üst ranzanın her yeri yazılı suntasına bakıyordum. Ne yazdığını okuyamıyordum ama gerek de yoktu, ezberlemiştim artık;
BABA MIDI
BARAN14YAŞINDA
16.04.2012 MIDI
SİVASSPOR
AÇIMMULAN
xXx_SERSERİSERBES55_xXx
Saçma sapan çizimler, kalp içinde isimler, bir dolu bok püsür.
  Her geçen bir iz bırakmak istemişti, bazıları birden fazla. Bazılarıysa kendinden öncekileri sevmemişti ki anlaşılan, üstü karalı yazılar vardı. Belki burada yatan cengaverin gönlünü kırmışlardı ve sevdiğinin suntaya güç bela kazıdığı ismini aynı hınçla karalamıştı, ya da canı sıkılmıştı yalnızca. Yurtlular, sıkılır.
  Karşımdaki ranzada yatan elemanı izledim bir süre, camdan yansıyan sokak lambalarından. Bu saatte hâlâ araba sesleri geliyordu. İtin öldüğü bu yerden nereye geçtiklerini merak etsem de pek sorgulamadım. Bana ne lan.
  Elemanın dolma gibi dudakları iyice şişmiş, salyası akıyordu, deli gibi horluyordu ayrıca. Bu da takdir edersiniz ki, bakması zevkli bir kombinasyon değildi. Genelde uyurken hayvani tavırlar takınsa da, bazen de tam bir ölü gibi oluyordu. Üzgünken değil, hayır. Hiç bulamadığı bir sükunete kavuşmuşçasına mutlu olduğu günler daha sakindi. Arkadaşım üzüldüğünde çevresine saldıran bir tipti, evet. Ağzımda yeni yeni çatlaklar oluşmuştu. Su içmek için kalktım.
  En azından denedim. Başım döndü ve yere kapaklandım, yine. Sürekli başım döndüğü için keşe çıkmıştı adım. Yatağımdan tutunarak kalkıp yine yatağımın kenarına oturdum, zaten en büyük dostum da oydu. Genelde zalim gibi davransam da beni hiç terk etmediği için seviyordum yatağımı. Şöyle bir silkinip yeniden ayağa kalktım.
  Bu sefer becerdim. El yordamıyla dolabıma kadar ilerleyip bardağımı buldum, yine el yordamıyla kapıya kadar ilerleyip dışarı çıktım. Düşük bütçeli körlük simülasyonu. Koridordaki zayıf ışık beni bir an için kör etse de, alıştım. Koridorda, tahmin edilebileceği üzere, benden başkası yoktu. Ayaklarımı sürüye sürüye etüt odasına girdim ve yere oturup tek dizine sarılmış hâlde ders çalışan bir manyakla karşılaştım.

–Napıyosun lan bu saatte?
–Ha yarım saat önce uyandım abi. Dün akşam da erken yatmıştım zaten, erken kalkıp çalışırım diye.

  Vay be. Bu planları ben de yapardım ama hiçbir zaman tutmazdı. Akşam erken yatayım, sabah erken kalkar yine yatarım. Çocuğa bir bakıp, motivasyonunun ne olduğunu merak ettim. Aile? Meslek? Bilim aşkı? Para? Bilmiyorum, hepsine alternatif yollardan ulaşılabilirdi. Gençliğimi her günümün belli bir vaktini sevmediğim şeylere ayırarak geçirmeyi anlamsız buluyordum.
  Geçen hafta, biyoloji dersindeydim. Beni sözlüye kaldırıp sindirim sistemini girişinden çıkışına açıklamamı istediler. Konuyu çok iyi biliyordum ve çok da iyi gidiyordum aslında, sonra nedense, konuşmaktan zerre hazzetmediğim meymenetsiz tipin tekine bağırsaklardan bahsettiğimi farkettim ve durdum. Neden durduğumu sordular, bu kadar biliyorum dedim. Açıklasam ne anlayacaklardı ki.
  Her yer sinek doluydu. Su doldurmak için sebilin plastik zımbırtısına bastırdığım bardağımda, ne kadar umursamasa da ders çalışan elemanın kafasında, gözümün önünde, masalarda, florasanda, her yerde. Doğal döngüdeki tek işlevi larva hâlinde öteki böceklere yem olmak olan, saçma sapan bir hayvan. Sinekler de ölsün, onu yiyen puşt da. Suyumu içip bardağı bir kez daha doldurdum. Bir daha içtim, bir daha doldurdum. Sonra odadan çıktım.
  Odaya dönüp yatağıma gittiğimde kendimle karşılaştım. Öyle yatıyordu işte ölü gibi, ne kadar çirkin yatıyormuşum diye düşündüm. İnsanlar uyurken en savunmasız hâlindedir, bu yüzden biraz da olsa masum görünmelerini beklersiniz ama bazılarımızın içindeki şeytanlar bunu dahi engeller. Ben de öyleydim anlaşılan.

–Çok hoş, değil mi?

  Sağıma döndüğümde Ölüm'le karşılaştım, daha önce görmemiştim ama Ölüm olduğunu içgüdüsel olarak anladım. Hiç beklediğim gibi değildi. Güzeldi, karmaşık siyah saçları vardı ve gözlerinden yorgunluk akıyordu, ayrıca çok güzel gülüyordu. Hakkında doğru bildiğim tek yer, dişi olmasıydı. Başka bir zamanda karşılaşsak belki çok iyi anlaşırdık ama şimdi üzerimde çizgili pijamam ve altımda yırtık eşofmanım vardı, bedenimse komik derecesine varacak bir saçmalıkta uyuyordu. Açıkçası, utandım.

–Uyurken daha seksi göründüğümü düşünürdüm.

  Güldü. Evet, cidden çok güzel gülüyordu.

–Herkes öyle düşünür, buna kardeşim sebep oluyor sanırım.
–Peki şimdi ne olacak, hangi dinin cehennemine götüreceksin beni?
–Hangisine inanıyorsan. Benim için hepsi gelip geçici, bense sizi istediğiniz yere götüren bir aracıyım yalnızca.
–Öyleyse istersem beni cennete götürebilir misin?
–Seni cennet gibi bir cehenneme bile götürebilirim.

  Düşündüm.

–Nasıl öldüm?
–Uykunda beyin kanaması geçirdim ama ruhun bir süre yürümeye devam etti. O suyu gerçekten istiyormuşsun sanırım.
–Çok susamıştım...
–Doğrudur. Müslüman cennetini mi istiyorsun şimdi?
–Senin yanında kalamaz mıyım?

  Güldü.

–İnan, düşündüğün kadar eğlenceli değilimdir. Hem yanımda başkasını istemem ben.
–Denemedim demem en azından. Öyleyse beni Valhalla'ya yollayabilir misin?
–Emin misin, pek savaşçı bir tipin yok gibi?
–Orada ezilmeye de razıyım ben.
–E peki, madem isteğin bu...

  Çevrem bulanıp birbirine karışmaya başladı, Ölüm'den başka bir gerçek kalmadı karşımda. Devasa beyaz kanatlarını açıp bana sarıldı ve havalanmaya başladık.
  Ölüm, beklediğimden kesinlikle çok farklıydı.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder