ne kadar pek fanı olmasam da, hepinizin kurban bayramını kutlarım! hayatım şu sıralar ev ve dershane arasında geçtiğinden yazı yazmaya pek odaklanamıyorum, o yüzden de biraz dandik bir son çıktı ve anlayacağınız üzere aceleyle yazayım yollayayım kafasıyla yazıldı. yine de yazı yazıdır.
bitsin aq hikayesi.
-------------------------------------------------------
Artık insan görüyor olmanın verdiği rahatlamayla içeri girerken adamın aklından geçen ilk düşünce mekanı kes amına koyayım oldu. Tepedeki tek floresan aydınlatmayı unutmuş, öylesine cızırdıyordu. Yine de az çok iş görüyor olacak ki içinde bir sinek soykırımı yaşanmış gibiydi. Yerlerde arası kirden gözükmeyen sarı fayanslar vardı, emin olmamakla birlikte bir zamanlar beyaz olma ihtimalleri de vardı tabii. Kasadaki cılız, sivilceden yüzü gözükmeyen ergen, gelen müşteriye dalacakmış gibi bakıyordu. Sağ elindeki telefona bakılırsa adam, çocuğun sevgilisiyle mesajlaşmasını falan bölmüştü. Hormondan kanı beyaz aktığı için, kızması pek tuhaf değildi. Çocuğun önündeki büfeye çorbalar dizilmişti. Mercimek içine balgam atılmış gibi bir yeşildi, işkembenin içinde yüzen turuncu şeyin ne olduğu hakkında da bir fikri yoktu. Yanlarında ne olduğuna anlam veremediği bir çorba daha vardı, açık sarıydı ve üzerinde kara kara noktalar geziyordu. Köşede de böyle ortamların olmazsa olmazı küçük ekran tüplü televizyon vardı, yayında da ne yayınladığı belli olmayan yerel bir kanal, tabii. Mekanı kes amına koyayım.
Ne alırsın abimm?
O ne samimiyet lan öyle? Abisi gurbetten gelse öyle yavşamaz puşt. Neyse, hadi bakalım.
Mercimek çek.
Abi gelirken uzakta görmüş bizim pompacı seni, eline alıyormuşsun az daha ahuahuahauha!
Yüz kilometre yolda tek tesis var, onlara da naklen yayın yaptık.
Zevzeklenme çorbayı getir!
Ergen garson efendi yüzünü asıp gitti. Gebersin pezevenk diye düşündü adam.
Bir yandan da doğru söylüyordu ama çocuk, eline almasına ramak kalmıştı.
Şanzımanı yani.
Buradan çıkınca arabaya biner, şöyle bir iki saat uyurum diye düşündü. Az yolu kalmıştı ama göte gelmek de istemiyordu.
Bekle allah bekle, gelmedi adamın çorbası. Masadaki plastik örtüyü çeke çeke genişletmişti.
Oğlum bizim bi mercimek vardı!
Önce cevap gelmedi, az sonra çocuk elinde çorbayla çıkageldi. Pezevenk.
Mercimek kötüydü. Öyle böyle değil, ciddi ciddi kötüydü yani. İte versen it içmez. Öyle ki, yarısına gelmeden tıkandı bizim adam. Televizyon da çok baymıştı zaten, hesabı ödeyip çıktı.
On liraya mercimek mi olur lan? Bari bir boka benzeseydi...
Benzin için de ruhunu satıp arabaya bindi.
Litresi 4.88'e motorin mi satılır lan? Bu devlet de adam silkeliyor...
Arabayı kenara park edip koltuğu yatırdı, biraz fazla zorlayınca kırdığından korktu ama bir şey olmadı. Uzanıp rahatsız ama gerekli bir uykuya daldı.
Uyandığında hava karanlıktı ama adam bok yemiş gibiydi, o kadar az uyumuş olamam diye düşündü. Arabadan çıkıp lokantaya girdi. Etrafa biraz göz attı, mekanda hiçbir değişiklik yok gibiydi.
Ne alırsın abimm?
Noluyor ulan?
Abi gelirken uzakta görmüş bizim pompacı seni, eline alıyormuşsun az daha ahuahuahauha!
28 Ağustos 2017 Pazartesi
Mola - 2/2
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder