"Demek Sapara'ya gideceğiz."
Evden çıktıktan sonra kuzeye ilerlemişlerdi ve planları bu yolda başkente kadar gitmekti. Şimdi ise bu bulmaca işi planlarını bozmuştu. Hele arada Tarabal Çölü olunca daha bir caymışlardı yolculuktan. Fakat kayıp defteri bulma ihtimali çok cezbediciydi.
Sanırım önce defterin kökeninden bahsetmek lazımdır.
Bundan çok uzun zaman önce dünyada 'insan' diye bir varlık yoktu. Dünya; ormanlarda elflerin, denizlerde yüzgeçlilerin, dağlarda orkların ve o zamanlar bir yaşam olanı olan 'zindan'larda devasa kazıcıların yaşadığı bir gezegendi. Belli bir krallığın veya düzenin olmadığı bu coğrafyada asayişi Diyar Gardiyanı Castiel sağlıyordu. Castiel, gücünü Doğanın Tanrısı Alathriel'den alan, yarı ayı yarı maymun, heybetli ve zeki bir mahluktu. Dünya ise Bilge Tanrıça Astera'nın deney alanıydı. Astera bin yıllar boyunca Dünya'yı istediği forma sokmuş, istediği mükemmel canlıları yaratmış ve başarısız deneyler ürünü çıkan hilkat garibelerini yok etmişti. Son olarak sadece bu Dünya'yı korumak kalmıştı, bu da Alathriel'in işiydi.
Hem dış hem iç etkenlerden koruma işi.
Astera'nın onun iradesi dışında bir gezegen yaratması Tanrıların Babası Ulk'un hoşuna gitmese de müsaade etmişti. Pek zeki değildi ve -yalan olmasın- bu deney onun da hoşuna gitmişti. Ama canlılar yaratması çizgiyi bir miktar aşmıştı.
Dünya'yı yok etmeyi denedi önce, ama Castiel Alathriel'in kutsal mührü ile kutsanmıştı. O orada oldukça ölümsüzler zarar veremezdi.
Birkaç başarısız denemeden sonra, Dünya'yı içten fethetmeye karar verdi. Bunun için öte alemlerin dilberi Nymph'i Dünya'ya yolladı.
Siyah saçlı bir elf kızı kılığında gitti Castiel'in yanına. Kıyafetleri parçalanmıştı, kanlar akıyordu her yanından.
"Sen" diye haykırdı Castiel'e. "Sen misin bu diyarın gardiyanı? Sen misin bu zulme göz yuman? Sen misin yücelerin yarattığı yüce varlık? Sen misin yüksek adaletin sağlayıcısı? Şu halimin adalet olduğuna inanan sen misin? Ya halkımın katline göz yuman? Korumaktan anladığı izlemek olan mısın sen? Zulmün düşmanı, mazlumun dostu yüce Castiel! Sen bu kahrolası Dünya'daki en zalim varlıksın." Sözlerini bitirdikten sonra yere yığıldı ve bir daha kalkmadı.
Önce şaşırdı Castiel. Kıza baktı. Kafasını göğe kaldırdı ve haykırarak ağlamaya başladı. Sonra öfkelendi ve etrafı yakıp yıkmaya başladı. Ork kabilelerini kuruldukları dağların eteklerine döktü. Yüzgeçlileri zehirli sularda boğdu. Kazıcıların evleri onlara mezar oldu. Elf kasabalarını yerle yeksan etti ve o güzel kanatlı ejderhaların kemiklerini söktü.
Olanları Alathriel'e anlattı uzun uzun. Görevi bırakmak istediğini söyledi. Buna layık olmadığını, zalim bir hayvandan fazlası olmadığını söyledi. Sözleri bittiğinde uzun bir sessizlik oldu. Alathriel bir tokatla yere devirdi Castiel'i. Elflerin saçı siyah olmazdı. Nymph'in oyununa gelecek kadar saf olduğuna inanamıyordu.
Olanları anladığında her şeye olan inancını kaybetti Castiel. Bir zindana kapattı kendini ve her şeyi kara kaplı defterine yazdı. Mührü kırdı ve o an Dünya boyut değiştirmeye başladı. Eskinin varlıkları deforme oldu. Orman elfleri kısalıp aptallaştı, insan oldu. Boş kalan dağlar aciz goblinlerle doldu. Gökyüzünün incisi wyvern'ler, uçmak bilmez sürüngenler oldu. O güzel kanatlı ejderhalar hiç var olmamacasına yok oldu. Tek kıta parçalandı, ateş ve suyla doldu.
Tanrılar Dünya'yı terk etti. Eskinin Mastria'sı, Aerth oldu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder